Sagmal ineklerin Bakim Ve Beslenmesi
SAĞMAL İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Sığırlar öncelikle kaba yeme dayalı olarak beslenmeye çalışılmalıdır. Kaba yemle karşılanmayan eksik besin maddeleri konsantre yemlerle tamamlanmalıdır. Ancak süt sığırlarının besin maddesi gereksinimlerinin bir çok faktöre göre değişiyor olması, yem maddelerinin ise besin maddeleri kapsamları ve çeşitli özellikleri bakımından çok değişiklik gösterebilmeleri rasyon dengelenmesini zorlaştırmakta ve bazı temel bilgileri zorunlu hale getirmektedir.
Dengeli bir rasyonun önemi.
Rasyon şayet iyi bir şekilde dengelenmemiş ise inekler bazı besin maddelerini gereğinden fazla ya da yetersiz alıyor olabilir. Dengesiz rasyonla beslenen sürülerdeki hayvanlar hiç bir zaman genetik kabiliyetlerini yansıtamaz. İneklerin genetik kabiliyetleri arttıkça rasyon dengesizliklerine daha duyarlı olduğu unutulmamalıdır. İyi hazırlanmamış rasyonlar ciddi verim kayıplarına yol açabildiği gibi düzeltilmezse ölümlere de sebebiyet verebilir.
İyi bir rasyonun kriterleri.
Hayvanın cinsiyetine ve yaşına göre besin maddesi gereksinimleri; hayvanın yaşama payı, büyüme, gebelik ve verimi (süt, süt yağı, süt proteini, laktasyon dönemi) gereksinimlerinin toplamından oluşur. Rasyon aşağıda belirtilen özelliklere sahip olmalıdır
1-Hayvanın gereksinim duyduğu besin maddeleri;
a) Su (içme suyu)
b) Enerji kaynakları: Uzun lifli karbonhidratlar; geviş getirmeyi uyarırlar ve sindirim kanalından geçişi düzenlerler. Lifsiz karbonhidratlar; nişasta ve şeker gibi kolay eriyebilir enerji konsantreleri veya yağlar; enerji gereksinimini karşılamak üzere veya esansiyel yağ asitleri kaynağı olarak kullanılabilir
c) Ham protein: işkembede parçalanan proteinler, işkembede parçalanmayan proteinler, protein yapısında olmayan azotlu bileşikler
Yem maddelerinin ham protein kapsamı; geviş getiren hayvanlarda her türlü azotlu maddeden işkembedeki mikro organizmalar tarafından protein üretiliyor olsa da yüksek verimli ineklerde işkembede üretilen protein miktarı gereksinimin tümünü karşılayamayabilir. Bu durumda rasyonda işkembede parçalanmayan protein oranının % 6 ve daha üzerinde olması istenir. Laktasyondaki ineklerde rasyon ham proteininin üre gibi protein yapısında olmayan azotlu bileşiklerden gelen kısmı toplam protein azotunun 1/3’ ünü geçmemelidir.
d) Mineraller: makro mineraller (vücut ağırlığı kg başına 50 mg üzerinde) ve mikro mineraller (vücut ağırlığı kg başına 50 mg'ın altında) olarak ikiye ayrılır. Makro mineraller arasında sodyum, potasyum, kalsiyum, fosfor, klor, kükürt ve magnezyum, mikro mineraller arasında da demir, flor, iyot, selenyum, krom, manganez, bakır, çinko ve bor bulunmaktadır
e) Vitaminler ( A, D, E, K ile C ve B kompleks)
2-Hayvanın yiyebileceği ve gereksinimleri karşılayabilecek kuru madde miktarı tespit edilmelidir.
Yemin kuru madde kapsamı bir taraftan o yemin besin maddesi ve enerji yoğunluğu hakkında bilgi verirken, diğer taraftan rasyonda ne kadar yer alabileceği konusunda da fikir sahibi olmamızı sağlar. Örneğin yaş şeker pancarı posasını ele alırsak kuru madde kapsamı %10’a kadar düşebileceğinden, besin maddeleri ve enerji kapsamının kuru madde esasına göre orta derecede, fakat doğal halde ise oldukça düşük olduğu görülecektir. Bu durumda eğer yüksek verimli bir ineğin gereksinimlerinin önemli bir kısmı bu yem maddelerinden karşılanmaya kalkışıldığında hayvanın rumen kapasitesinin yeterli olmayabileceği açıktır. Yemlerin kuru madde kapsamları aynı zamanda konsantre yemler için hammadde depolama olanakları ve hangi hammaddelerin tüketimine öncelik verilmesi gerektiği hakkında da yol gösterici olabilir.
Kaba yemle ilgili faktörler.
Selüloz bakımından zengin olan yemlere “kaba yem” adı verilir. Kaba yemler; işkembedeki mikroorganizmalar ve asitliğin düzenlenmesi, geviş getirme ve tükürük salgısını artırması gibi yaşamsal fonksiyonlar nedeniyle tüm büyükbaş hayvanlar için elzem bir besin madde kaynağıdır. Kaba yemin kalitesi düştükçe toplam rasyonda daha fazla konsantre yem kullanılması gerektiğinden, bu durum süt bileşimi, döl verimi ve hayvan sağlığı bakımından olumsuz sonuçlara yol açacaktır.
Büyükbaş hayvanların yiyebildikleri kaba yemler; ot ve hasıllar (çayır otu, yonca korunga, fiğ vb), samanlar (buğday, arpa, bakliyatlar v.b), hasat ve harman artıkları (mısır sapı, pancar yaprağı, sebze artıkları), fabrikasyon artıkları (pancar posası, malt posası, elma posası v.b), ve sılajlardır (mısır, yonca, ot, hububat hasılı v.b )
Genel olarak tüm kaba yemler, çiçeklenmeden hemen önce, tahıl hasılları başaklanma sonunda, kılçıklanma başlangıcında ve mısır, sorgum bitkisi danenin hamur kıvamında en yüksek besin maddesi içeriğine ulaştıkları bu dönemlerde hasat edilmelidir.
Gölgede kurutulan otların besin seviyesi güneşten kurutulanlara göre daha yüksektir. Kaba yemler, rutubetsiz ve havadar depolarda depolanmadan önce nem oranı % 14 altına düşecek şekilde kurutulmalıdır.
Saman; Enerji katkısı eksi ve protein katkısı (verim payı) sıfır olarak kabul edilir. Kaba yemlerin yokluğunda bir başka deyişle çok zor durumda kalındığında işkembeyi dolu tutmak ve geviş getirmeyi garanti altına almak için kullanılır. Yemde, kalitesiz bir kaba yem olan samanın miktarı artıkça kesif yeme olan ihtiyaç ve yem masrafı oldukça artar. Samanı altlık olarak kullanmak veya melas ve hububat kırmaları ile karıştırıp silaj haline getirerek besin değerini artırmak en akıllıca yöntemdir.
Kaba yemle ilgili şu faktörlere dikkat edilmelidir:
Ø Biçildiği vejetasyon dönemi (çiçeklenme döneminden hemen önce),
Ø Fiziksel formu (2-3 cm’den uzun kıyımlı) ,
Ø Depolanma koşulları ve süresi,
Ø Bölgede kolay elde edilebilir olması,
Ø Kaba yemin içeriğindeki besin maddelerinin birim fiyatları göz önünde bulundurulmalıdır.
Kaba yem fiyatı hesaplanırken 1 kg saman, 1 kg yonca fiyatı değil, 1 kg sindirilebilir selüloz fiyatı esas alınmalıdır. Arazilerde biçim zamanın tespitinde mümkünse laboratuar analizlerinden faydalanılmalıdır.
Süt Yağını Etkileyen Faktörler;
Çok sayıda araştırma, normal oranlarda süt yağının üretilebilmesi için işkembede yemlerin sindirilmesi sonucu meydana gelen uçucu yağ asitlerinin % 65’inin asetik asit % 20’sinin propiyonik asit ve % 15’inin bütirik asitten oluşması gerektiğini ortaya koymuştur. Süt yağının memede üretilmesinde başlıca asetik asit kullanılır. Çok az miktarda da bütirik asit kullanılmaktadır. İşkembede üretilen asetik asit miktarının çok olması süt yağının da istenilen düzeyde olmasını sağlar. İşkembedeki uçucu yağ asitleri kompozisyonu ise rasyonun bileşimi, yemlerin fiziksel şekli gibi birçok faktörden etkilenmektedir.
Yemlerin rasyona giren miktarını sınırlayan faktörler: Hayvanın sindirim sistemi üzerine olabilecek ishal yapıcı etkileri nedeni ile kepek ve melasın konsantre yemde % 20, toplam rasyonda %15 ten fazla bulunması istenmez. Yine yağ kapsamları bakımından da bir çok yem maddesi dikkate alınmalıdır. Bir çok tahılın da yağ kapsamları itibarı ile süt yağını olumsuz etkilediği unutulmamalıdır.
Kaba ve konsantre yem oranı: Genel bir kural olarak, kabul edilebilir düzeylerde süt yağ oranını elde edebilmek için rasyonun kuru maddesinin % 50 veya daha fazlasının kaba yemlerden oluşması gerektiği ve yine rasyonda en az % 18 oranında ham selüloz bulunması gerektiği bildirilmektedir. % 60 – 65 oranında kaba yem veya % 18-20 oranında ham selüloz içeren bir rasyonla hayvanın genetik kabiliyetinin üst sınırına yakın düzeyde süt yağı elde edilmesinin mümkün olacağı iddia edilmektedir.
Konsantre yemin öğütülmesi: Çok ince öğütülmüş ya da çok ince öğütülerek peletlenmiş konsantre yemleri yiyen ineklerin süt yağı oranlarının, taneleri kabaca kırılarak veya ezme haline getirilerek hazırlanmış konsantre yemleri yiyen ineklerinkine göre daha düşük olduğu belirlenmiştir. Serbest yemleme sistemlerinde peletlenmiş yemlerin sıkıştırma özelliği sayesinde hayvanlar kaba yeme oranla daha fazla tane yem tüketmekte bu nedenle de süt yağında bir azalma meydana gelebilmektedir.
Kaba yemlerin öğütülmesi ya da peletlenmesi: Kuru otların peletleme ya da herhangi bir nedenle çok ince doğranması ve yine silajların çok ince kıyılmış materyallerden hazırlanması, kaba yemlerin işkembeden geçiş hızını çok artırması ve sindirimlerinin azalması nedeniyle süt yağı oranı üzerine olumsuz etki yapmaktadır. Karıştırıcı – dağıtıcı romörklerin kullanım kılavuzuna göre kullanılmamaları halinde, lüzumsuz karıştırma ve kesme işlemi sonucunda çok ince kıyılan kaba yemler adeta çamur haline gelmekte ve selüloz değerleri yok olmaktadır.
Yine çok iri partiküller halinde olan kaba yemleri hayvanlar yeterince tüketmediğinden asidoza yakalanacağı unutulmamalıdır. Rasyondaki kaba yemin kuru madde bazında en az yarısının biçim uzunluğu 5 cm den fazla olmalıdır.
Kaba yemler patoz samanı gibi çok ince kırılmış yemlerden oluşmamalıdır. İnce yemler hayvanların geviş getirmelerini dolayısıyla da tükürük salgısını azaltır. Bu durum ineklerde işkembe asitliğinin artmasına ve yemlerden iyi yararlanılmamasına yol açar.
Selüloz düzeyi: Rasyonun tavsiye edilen minimum selüloz düzeyi % 18-19 dir. Bu oranda ham selüloz düzeyini sağlayabilmek için hayvanın canlı ağırlığının % 1,5’i oranında kaba yem içermesi gerekir.
Konsantre yemin kompozisyonu: Konsantre yemde tane mısırın oranı % 50’yi, toplam rasyonda ise kuru madde bazında % 35’i geçmemesi gerekir. Soya işleme tesisleri ve turunçgil posaları süt yağının artmasını teşvik eder. Tahıl karışımındaki buğday miktarı ise %25 ile sınırlandırılmalıdır. Mevcut bilgiler ışığında işkembenin normal fonksiyonlarını sürdürebilmesi için kolay eriyebilen karbonhidratların oranının rasyonda % 35’i geçmemesi önerilmektedir.
Yemleme sıklığı: Mümkünse kaba ve kesif yemler homojen bir şekilde karıştırılarak, ineklere sürekli homojen yem tüketme imkanı sunulmalıdır. Hayvanın devamlı yiyebileceği şekilde yemleme yapılmasının işkembe şartlarının daha değişmez kalmasını sağlayarak süt verimi ve bileşimine olumlu katkıda bulunacağı unutulmamalıdır.
Tampon etkili yem katkıları: Sodyum bikarbonat ve magnezyum oksit gibi yem katkı maddeleri süt yağında artışa neden olur. Ancak bunların etkileri yeterli kaba yem verildiği ve süt yağını etkileyen çok ekstra durumların olmadığı zamanlar görülür.
Yeşil çayır ve merada otlatma ya da biçilmiş taze yeşil yem yedirilmesi: İneklerin aldıkları bu gibi taze kaba yemlerdeki selüloz oranının düşük olması ve aynı zamanda da süt veriminde görülen artış nedeniyle süt yağında azalma görülür. Bu nedenle meraya çıkan hayvanlara kuru kaba yem takviyesi yapılmalıdır.
Doymamış yağların ve by-pass yağların yedirilmesi: Özellikle doymamış yağlar işkembedeki sindirimde önemli ölçüde değişikliğe neden olarak süt yağını düşürür. Rasyondaki toplam yağ kapsamı % 6 ‘yı geçmemelidir. Buna karşın don yağı, bay-pass yağlar ve kırılmamış bütün pamuk tohumu süt yağında artışa neden olacaktır. Bütün pamuk tohumu ya da tam yağlı soyanın süt yağına olumsuz etkisini önlemek için günde hayvan başına 2.5-3.0 kg’dan fazla verilmemelidir.
Yemdeki protein düzeyi: Toplam rasyonda ham protein oranının % 15 ve üzerinde olmasının süt verimi ve süt yağ oranı üzerine olumlu etkide bulunduğu bildirilmektedir.
Süt sığırları istedikleri her an içilebilir bol temiz suya ulaşabilmelidir.
Günde 25-30 litre süt veren 600 kg ağırlığındaki bir süt ineğinin günlük su tüketimi 100 litreye kadar çıkabilir. Bu nedenle süt inekleri kolayca içilebilir suya ulaşılabilmelidir.
Laktasyondaki (sağım dönemindeki) ineklerin beslenmeleri.
İneklerin sağım dönemindeki beslenmeleri; süt verimi düzeyleri, kuru madde tüketme kabiliyetleri ve canlı ağırlık kayıpları dikkate alınarak üç döneme ayrılır.
1. Dönem: Doğumdan sonraki ilk 10 hafta (İlk 70 gün),
2. Dönem: Doğumdan sonraki 10-20 hafta (70-140 gün),
3. Dönem: Doğumdan sonraki 20. haftadan kuruya çıkarılana kadar geçen süre.
Birinci dönem (Doğumdan sonraki ilk 10 hafta).
İneğin doğum yapmasını takiben başlayan sağımın bu ilk evresinde iyi bir bakım ve besleme uygulanması inekten bir sağım döneminde (305 gün) elde edilecek toplam süt veriminin en yüksek düzeye çıkmasını sağlar.
Laktasyonun birinci döneminde süt verimini kısıtlayan en büyük problem, hayvanın en yüksek süt verimi düzeyine bu dönemde ulaşmasına rağmen yem tüketiminin yeterince artmamasıdır. Bu nedenle birinci dönemde inek sağlığı ve verimini koruyacak ek tedbirler uygulanmalıdır.
ü Mutlaka iyi kaliteli bir kaba yem kullanılmalıdır. Eğer iyi kaliteli kaba yem olanakları kısıtlıysa kaliteli kaba yemler hayvanların bu dönemleri için ayrılmalıdır.
ü Hayvana günlük yedirilen toplam yemin en az % 50’sini kaliteli kaba yem oluşturmalıdır. Bu oran kuru madde esasına göre sağlanmalıdır. Silajların yaklaşık 2,5-3,5 kg’ının 1 kg kuru yeme denk geldiği hesaba katılmalıdır.
ü Yem tüketimini artırabilmek için eğer ayrı veriliyorsa konsantre yem günde olabildiğince fazla sayıda öğüne bölünerek yedirilmelidir.
ü Kaba yemin en az yarısı 5’ cm den daha uzun doğranmış olmalıdır. İnce kıyılmış mısır silajı, pancar posası, domates ve elma posaları gibi ince ve lif bakımından zayıf uzunluğa sahip yemlerin kaba kıyılmış 3-4 kg kuru otla karıştırılarak verilmesi hem sindirilebilirliği artırır, hem de hayvanın asidozis, mide dönmesi, ayak hastalıkları gibi bozukluklardan korunmasına yardımcı olur.
ü Günlük süt verimi takip edilerek verilecek yem miktarı süt verimine göre ayarlanmalıdır. Bu amaçla doğumu takiben ilk 8-10 günde konsantre yem miktarı kontrollü olarak günde 500 gr artırılabilir. Bu artış hayvanın gereksinimleri karşılanıncaya kadar devam ettirilmeli ancak yüksek verimli hayvanlar üst düzeyde verime kesinlikle zorlanmamalıdır.
ü Kaba ve konsantre yemler homojen bir şekilde karıştırılarak birlikte verilmelidir.
ü Yüksek süt veriminden doğan enerji ihtiyacını karşılayabilmek için günlük olarak yeme hayvan başına 500 gr kadar yağ ilave edilebilir. Verilecek olan yağın doymuş yağlardan oluşması tavsiye edilir.
ü Hazırlanan rasyon % 18-19 ham protein içermeli ve by-pass protein düzeyi yüksek olmalıdır.
Sığırlarda hatalı/yanlış beslenmeye bağlı olarak özelikle doğumdan sonraki 10 haftada oluşabilecek beslenme hastalıkları.
1- Ketozis: Bu bozukluk yüksek süt verimine sahip ineklerin enerji bakımından eksik beslenmesi ve bunun sonucu da enerji eksikliğini telafi etmek amacı ile vücuttaki yağların aşırı kullanılması sonucu meydana gelir. Hayvanların doğumdan önce aşırı yağlandırılmaları, bir ahırdaki ineklerin verimine bakılmaksızın tümüne aynı miktarda yem verilmesi başlıca etkendir. Bu şekilde besleme ineklerin doğuma yakın süt verimlerinin aşırı düştüğü dönemde fazla yem almaları nedeni ile yağlanmalarına, doğumdan sonra ise eksik beslenmelerine neden olmaktadır. Bu nedenle ahırdaki ineklerin süt verimleri belirli aralıklarla tespit edilerek her hayvan verim düzeyine göre farklı beslenmelidir. Ketozise yakalanan hayvanlarda süt verimi hızlı bir şekilde azalır ve yem tüketimi düşer. Hastalığın ileri derecesinde hayvanın aşırı sinirli, huzursuz olduğu dişlerini gıcırdattığı ve kalkmak istemediği gözlenir. Nefesinde aseton kokusu hissedilir. Hastalık ölüme kadar gidebilir. Hastalıktan korunmak için laktasyonun ilk dönemi için belirtilen besleme kurallarına dikkat edilmelidir. Türkiye’de ileri derecede olmasa da doğumdan sonra süt veriminde hızlı düşüşle ve yem tüketiminde azalma ile karakterize olan şekline oldukça yaygın rastlanmaktadır. Bu nedenle hayvanın kapasitesine göre bir laktasyon döneminde yüksek süt verimi alabilmek için, işletmedeki hayvanlar bireysel performansına göre beslenmelidir.
2- Asidozis: Bu hastalık ineklerin doğumdan sonra süt verimlerinde meydana gelen hızlı artış nedeni ile yeterli alıştırma dönemi sağlanmadan, verilen konsantre yemin hızla artırılmasından kaynaklanır. Bu nedenle konsantre yem artışları günde 500-750 gr’ı geçmemelidir. Asidozisin diğer bir nedeni de kaba yemin lifli yapısal kısmının yetersiz olmasıdır. Bu durum göz önüne alınarak verilecek kaba yemin yarısının 5 cm den uzun kıyılmış olması sağlanmalıdır. Patoz samanı gibi ince kıyılmış kuru otlar, ince kıyılmış mısır silajı, pancar ve domates posası gibi yapısal bakımdan zayıf olan kaba yemler geviş getirme ve tükürük salgılanmasını yeteri derecede uyarmadıkları için klinik veya hafif asidozis oluşumuna neden olurlar. Bu hastalıkta, sindirim sistemi bozukluğu, ishal, işkembede şişkinlik, yem tüketimi ve süt veriminde azalma, ayak hastalıklarına yatkınlık görülür.
3- Süt humması (Hipo Kalsemi): Daha çok üçüncü sağım dönemini aşmış yüksek verimli ineklerde, doğumdan sonraki dönemde klostrum ve süt ile fazla miktarda kalsiyum harcanması sonucu serum kalsiyum düzeyinin düşmesi ile hayvanın doğumdan sonra yatıp kalkamaması ile karakterize bir hastalıktır. Kuru dönemin sonlarına doğru hayvanlara yüksek miktarda kalsiyum verilmesi ve doğumdan sonra da kalsiyum bakımından eksik besleme hastalığın hazırlayıcı sebeplerindendir. Kuru dönemde özelikle gebeliğin son iki haftasında kalsiyum alımını sınırlayarak iskeletten kalsiyum mobilizasyonu uyarılmalıdır.
4- Mide Dönmesi: Daha çok yetersiz, ya da yapısal bakımdan zayıf kaba yem yedirilmesi sonucu oluşan sığırların son kısımdaki midelerinin (abomasum) dönmesi ya da yer değiştirmesi ile karakterize bir hastalıktır. İştah kaybı, süt veriminde düşüklük, sindirim sisteminin hareketlerinin durması görülen başlıca belirtileridir. Otların taze olduğu dönemde meraya çıkarılan hayvanlara ek kuru kaba yem verilmemesi de sebep olabilir. Bu gibi merada otlayan hayvanlara mera dönüşü kaba kıyılmış kuru otlar verilmelidir. Kuru dönemden, süt üretimi dönemine geçişlerde yeterince uzun lifli (selüloz) kuru ot verilmelidir.
İkinci dönem (Doğumdan sonraki 10-20 hafta);
İkinci dönem süt verimindeki artışın duraklayıp yavaş, yavaş azalmaya başladığı dönemdir. Bu dönemdeki azalmanın olabildiğince yavaş olması büyük ölçüde ilk dönemde iyi bir bakım ve besleme uygulanmasına bağlıdır. Laktasyonun ikinci döneminde de kaba yemin mümkün olduğu kadar kaliteli olması ve süt veriminin takip edilerek süt verimine göre rasyon düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu dönemde süt verimi yüksek olsa da hayvanın yem tüketimi de yükselmiştir, böylece ineğin enerji ve besin maddeleri gereksinimi rahatlıkla karşılanabilir. Laktasyonun bu döneminde de ilk dönemdeki kurallara dikkat etmek gerekir ve dikkat edilmediği takdirde aynı beslenme bozukları oluşabilir.
Üçüncü dönem (Doğumdan sonraki 20. haftadan kuruya çıkıncaya kadar).
Laktasyonun üçüncü dönemi hayvanın bakım ve beslenmesinin en kolay yürütülebildiği dönemdir. Çünkü yem tüketimi artık belirli bir düzeyin üzerindedir ve süt verimi hızla azalmaktadır. Bu dönemdeki problem hayvanın besin maddesi ve enerji gereksinimlerinin karşılanamaması değil, hayvanın aşırı beslenmesi ve yağlandırılmasıdır. Bu nedenle ineğin süt verimi çok iyi takip edilmeli ve süt verimi azaldıkça verilen yem miktarı da azaltılarak hayvanın yağlanması önlenmelidir.
Vücutta yağın depolanması kadar depolanan yağların hızlı bir şekilde mobilize olması ketosiz, yağlı karaciğer, abomasum deplasmanları vb birçok metabolik hastalığa ve dölverimi sorunlarına adeta davetiye çıkarmaktadır. Özellikle vücut yağlarının çözülmesi sırasında kanda serbest halde dolaşan yağ asitleri yumurta hücreleri üzerine zehirli etki göstermektedir. Ayrıca enerji yetersizliğine bağlı olarak yumurtalıkların iyi çalışmamasına, dolayısıyla düşük kaliteli yumurta hücresi üretmesine neden olacağı unutulmamalıdır.
Yanlış veya eksik beslenmeye bağlı oluşan beslenme hastalıklarından korunmak için veteriner hekiminizle birlikte işletmeye özgü yemleme programı yapılmalıdır.
Süt İneklerinde Vücut Kondisyon Skoru (VKS)
Süt ineklerinde beslenme durumunu değerlendirmek için Vücut Kondisyon Skoru (VKS) en çok kullanılan araçlardan biridir. VKS tayini, sırt yağı kalınlığının elle (sübjektif) veya ultrasonla ölçülmesiyle yapılmaktadır (1 değeri aşırı zayıf, 5 aşırı yağlı).
Vücut Kondisyon Skoru Belirlenmesinde: Sırt boyunca omurga üzeri ile omur yan(diken) çıkıntıları arasındaki dolgunluğa göre puanlama yapılır. 5’li puanda 1 kondisyon puanı (VKS) holstein ırkı için 40 kg, jersey ırkında 25 kg canlı ağırlığa karşılık gelmektedir. |
|
Hayvanların fizyolojik dönemlerine göre hedeflenen Vücut Kondisyon Skorları
Fizyolojik Dönem |
Vücut Kondisyon Skoru (5’li Puanlama) |
Doğumda |
3,25 - 3,75 |
Pik Dönemde |
2,50 - 2,75 |
Doğumdan Sonraki 150-200 Günde |
3,00 - 3,25 |
Kuru Dönemde |
3,25 - 3,75 |
Süt veriminde aşırı ya da ani düşüşlerin muhtemel nedenleri;
¯ Süt veriminde görülen ani ve aşırı düşmelerin en yaygın sorumlusu mastitdir.
¯ Konsantre yemin alıştırma uygulamaksızın aşırı miktarlarda yedirilmesi,
¯ Yağ, nişasta ya da yapısal olmayan (melas gibi) diğer karbonhidratların fazla yedirilmesi,
¯ Konsantre yemin hayvanın canlı ağırlığının % 2,5 unu geçmesi ( konsantre yem toplam rasyonun laktasyon pikinde % 60, normal verim düzeyinde % 30-40’dan fazlasını oluşturmamalıdır.),
¯ Rasyon dengesizliği ya da eksikliği,
¯ Enfeksiyöz hastalıklar,
¯ Zehirli yabani bitki ve tohumların yenmesi, küfler ya da diğer zehirlenmelere bağlı yem tüketiminin azalması,
¯ Hayvanların verimine göre ayrılarak beslenmediği işletmelerde gelişen ketozis,
¯ Suyun yetersiz veya sağlıksız olması,
¯ Aşırı hava sıcaklığı veya yüksek nem oranı,
¯ İlkbaharda hayvan meraya ilk çıktığında kaba yem olarak kuru otun (kuru madde) tamamen kesilmesi,
Gibi nedenler süt veriminde ani düşüşlere neden olabilir.
Laktasyon döneminin kısa sürmesinin muhtemel nedenleri;
Á Hayvanların aşırı yağlanmaları,
Á Özellikle enerji başta olmak üzere yetersiz beslenme,
Á Hayvan sağım ünitesine girdiğinde 0,5-2 dakika içinde sağıma başlanılmaması,
Á Aşırı kalabalık ve sıcak bekleme bölmeleri,
Á Sağım makinelerinin ayarsız olması,
Á Mastit,
Á Sağım sırasındaki müdahaleler (enjeksiyon, kötü davranış gibi stres faktörleri),
Á Kalıtım
Gibi nedenler laktasyon döneminin kısa sürmesine yol açabilir.